17 Ocak 2010 Pazar

Naklen Yayın İhalesini Türk Futbolu Kazandı

Geçen hafta içinde yapılan ve 321 milyon USD ile bir önceki ihale bedelinin iki katını aşan başarılı naklen yayın ihalesi tüm yönleri ile gündeme oturmayı fazlasıyla hak etti ve beraberinde de bir dizi soru getirdi. Bu yazıda ihale sonucunda akıllara gelen bazı sorulara yanıt arayacağım.

Türkcell Süper Lig Bu Kadar Eder Mi?

Hemen söyleyeyim bu söz beni çok rahatsız ediyor ve eğer ki tuttuğunuz takım bu ligde ise lütfen sizi de etsin; zira ilerlemenin tek yolu bu. Eğer biz bu lig bu kadar etmez dersek gerçekten etmez ama bu ligin bedeli bundan bile daha yüksektir dersek ve olaylara bu gözle bakarsak işte o zaman Avrupa’nın üst düzey liglerinden biri olabiliriz. Yayın ihalesinden önce konuşulan rakamlar 250 milyon USD civarlarındayken bir tek Aziz Yıldırım ve Adnan Polat 300 milyon USD’nin üstünü zikrediyordu; maddi değer yüksek olursa manevi değerin de yükseleceğini çok iyi bildikleri için. Bugün artık yeni sezonda Fenerbahçe’sinden Kasımpaşa’sına kadar her takım, değeri yarım milyar TL olan bir ligde oynuyor olacak. 5 yıldızlı bir otelin görevlisi ile 2 yıldızlı bir otelin görevlisinin iş yapışındaki ciddiyet aynı olmadığına göre, artık malzemecisinden kulüp başkanına kadar herkesin işini savsaklaması söz konusu değil çünkü bu değeri korumak herkesin sorumluluğu. Bu nedenle gelin bu ligin maddi değerini mümkün olan en yüksek rakama çıkaralım ve bunu özümseyelim. Özümseyelim ki bu değere yakışmayan hareketler daha net çıksın ortaya ve kısa zamanda da bu güzelliği terk etsin.

Diğer Ligler Ne Durumda?

Naklen yayın ihalesinden en çok parayı Lig 1 ve Lig 2’nin naklen yayın haklarını paket olarak satmayı başaran Fransa Futbol Federasyonu alıyor: yaklaşık 950 Milyon USD. Premier Lig’İn de bedeli aşağı yukarı aynı. Bu ligleri 750 ve 550 milyon USD ile La Liga ve Bundesliga takip ediyor. Bu rakamların bizim için önemi ise şu noktada mevcut: tıpkı bizde olduğu gibi bu liglerde de naklen yayın ücretlerinin büyük çoğunluğu kulüplere aktarılıyor ve lig şampiyonundan amatör kümede tutunma mücadelesi veren takıma kadar tüm takımlar daha iyi koşullara bu gelirler sayesinde ulaşıyor. Örnek vermek gerekirse 2008 sezonunda M.United’ın naklen yayın geliri yaklaşık 50 milyon USD’yi buldu. Aynı sezonda Fenerbahçe ve Galatasaray’ın naklen yayın pastasından aldıkları pay ise 10 milyon USD civarındaydı.

Tüketiciler Yandı Mı?

Naklen yayın ihalesinin “beklenenden” yüksek bir bedelle sonuçlanması futbol izleyicileri için beraberinde bir de korkuyu getirdi: “bunun faturası bize çıkacak!” Bence bu oldukça düşük bir olasılık çünkü yaklaşık 2,5 milyon abonesi olduğu söylenen Digitürk’ün önümüzdeki yıl bu seneden daha fazla kazanabilmesi için iki seçeneği var: fiyatları ya da abone sayısını iki katına çıkarmak. Herkesin belirli bir alım gücü olduğunu kabul edersek mantıklı olanın fiyatları değil abone sayısını artırmak olacağını söyleyebiliriz. Bu düşünce ile mevcut fiyatlarda indirim dahi söz konusu olabilir.

Kazan Kazan Durumu

Bir şekilde Oyun Teorisi ile haşır neşir olanlar “kazan – kazan” durumunu bilir. Bu, tek cümle ile bir durumdan iki tarafın da menfaat kazanmasıdır. Naklen yayın ihalesinin özeti de aslında tam bir kazan – kazan, hatta çok taraflı bir kazan – kazan durumu. Çünkü her şeyden önce geliri artan TFF kazandı, amatör olanlar dâhil tüm kulüpler kazandı, paraların olumlu kullanılacağını düşünürsek daha iyi statlarda daha iyi futbolcular izleyecek olan taraftarlar kazandı, muhtemelen değerleri artacak olan futbolcular kazandı ve elbette bedel üzerinden yaklaşık %30 vergi alacak olan hazine kazandı. O zaman şunu rahatlıkla söyleyebiliriz Türk Futbolu kazandı…

Hiç yorum yok: