30 Kasım 2009 Pazartesi

Kazançlı Haftasonu Sonrası


Superbahise üyeliğime baktım az önce yıl 2003. Yuh be dedim bu nedir abi bizim bu bahis sevgimiz, kolay yoldan parayı bulma aşkımız nedir? Neden bu şekilde bir milletiz? Böyle mi yetiştik? Hayır. Şu an Türkiye'de her kesimden insan iddaa oynuyor, bahis peşinde, kolay yoldan paranın peşinde. Bu soruya bir türlü cevap veremiyorum ama ben de devam ediyorum hala oynuyorum işte kuponlar burada.

İnsan kafası iyi olunca ne yazıcağını şaşırıyor. Futbol diyoruz Türkiye'de en büyük sektör. Her şey futbolun altında dönüyor. Futboldan Türkiye'de milyonlarca insan ekmek yiyor. Bahisi düşününce, devlet bile bununla başedemedi, artık bizimde bir kazancımız olmalı dedi. Yoksa şirketler Kıbrıs'tan paraları alıyordu. Hem de vergisiz kaygısız.

Ve ne oldu iddaa doğdu.

Yıl 2004 aylardan nisan dediler ki deneme olarak olucak ama sonra bir baktık ki denemeden çıktı olay resmen bir gelir kaynağı devlet için. Bence olsunda bu da bir gelir ama nereye aktığı önemli. Bana dersen ki bu para yani kazananlardan kesilen paralar veya komisyonlar amatör kulüplere akıyor ya da bu paralarla biz bu yatırımları yapıyoruz. O zaman tamam. Ama ben bu paraların nereye aktığını göremiyorum. Her hafta oynanan şans oyunlarından bir havuza inanılmaz paralar akıyor. Olimpiyatlar için bile inanılmaz paralar kesiliyor.

Size bir örnek vereyim bu örneği Milli Piyangonun sitesinden alıyorum 2005 yılında olimpiyatlar için aktarılan kaynak 12.950 YTL (2005 yılından sonrası yok o sebepten) bu rakama 6 sıfır koyduğunuzda o dönem için hatırısayılır bir rakam ve o dönemden bu döneme gelen rakamları düşünün. Ben düşündüğümde bir sonuç çıkaramıyorum. Bir yandan kapitalist düzende yapmam gereken yükümlülükleri yapmaya çalışıyorum bir yandan televizyon izliyorum ve kafama takılan şeyleri paylaşıyorum. Aslında amacımız futbol ve paylaşım. Bu şekilde ilerleriz ama işte yine az önce bahsettiğim bir noktaya geliyoruz: Türk Olmak.

Evet Türk olmak. Hep aynı şeyler düşünsenize.. Transfer döneminde gazetelerde yazılanlara kim bu kadar dayanır ? İnanılmaz yazılar var. Tamamen hayal ürünü haberler.

6 senedir Morientes Galatasaray'a geliyor. Şu an nerde oynadığını bile bilmiyorum.

Uzatıyorum yazıcaklarımı veya konudan koptum aslına bakarsanız ama futbol bizim her şeyimiz ne olursa olsun biz futbolla varız. Futbol olmadan yaşayamayız.

Kazançlı haftasonu

Bu haftasonu tutturduğum kuponlar. Oynadıktan sonra yayınlamadığım için kusura bakmayınç Haftaya kuponlarımın tamamına blogta yer vericem.
Bol kazançlar.




29 Kasım 2009 Pazar

El Clasico Öncesi Sessizlik

Geçen sezon 6-2'lik maç gözümün önünden gitmiyor. Corvus'ta oturmuş Barış ve Betül'le biralarımızı yudumlarken barın üzerindeki televizyon gözüme takıldı. Ntv açık ve maç var ama uzak olduğu için göremedim. Gözlerim 2 numara miyop gittim baktım Barca-Real. İçimden nasıl unuturum bu maçı izlemeyi diye geçirdim ve yerime oturdum Barış ve Betül'le sohbet ederken gözüm devamlı televizyondaydı. Bir anda goller gelmeye başladı 14-18-20 durum 2-1 oldu sonra Messi 35'te durumu 3-1'e getirmişti. Madrid tribünlerinden ses çıkmıyordu. 2. yarıyı izleyemedim ve evde maçın skoruna baktığımda şok olmuştum! 6-2 almıştı Barcelona ve büyük bir hezimetti Real için.

Geldik 2009-2010 sezonuna... Real sezona bomba transferlerle başladı ve şu an ligde 28 puanla lider durumda. Real C. Ronaldo'nun sakatlığından sonra bocalama dönemine girip inişli çıkışlı bir grafik çizsede bu maçın havasının farklı olacağını herkes biliyor.

Barcelona'da ise durumlar daha iyi gözüküyor. Takım formda Iniesta ve Xavi'nin inanılmaz futbolu her Barcelona maçını bir resitale çeviriyor. Zlatan ve Messi'nin sakatlıktan çıkmış ve hazır olmamaları Barcelona için bir dezavantaj olsa da Barcelona bu maçı alır ve halk kazanır diyorum.
Herkese İyi seyirler.

28 Kasım 2009 Cumartesi

Kasımpaşalıyım Eli Maşalıyım

Eminim bugünkü skoru hafta içinde iddialı açıklamalar yapan Yılmaz Vural da, “bu maç üst olur” diyen iddia otoriteleri de beklemiyordu. Ama futbol en az hayatın kendisi kadar ciddi bir ve bu sahnede ummadık taşlar bazen öyle başlar yarar ki söylenecek hiçbir söz kalmaz.
Galatasaray Takıntısı

Her şeye rağmen hâlâ lider olan Fenerbahçe’nin Galatasaray galibiyeti sonrası oynadığı 3 maçtan sadece 1 puan çıkarmasını nasıl açıklarsınız? Ben yardımcı olayım “lig bir tarafa Galatasaray maçı bir tarafa” düşüncesi ile. Evet, ezeli rakip ile oynanan maçın önemi tartışılmaz ama o maçta da galip gelene ancak 3 puan veriyorlar, daha fazla değil.

Fenerbahçe’nin son üç haftadaki dağınık görüntüsünün en büyük nedeni oyuncuların Galatasaray maçından sonra adeta ligin bittiğine kanaat getirmeleri ve bunun doğru olmadığına dair kendilerine en ufak bir telkinde bulunulmaması. Hoş, kulüp başkanının Galatasaray galibiyetini en az şampiyonluk kadar önemli gördüğü bir ortamda bu telkini kimin yapacağı da tartışılır ama bugün eminim çoğu Fenerbahçelinin aklına şu cümle gelmiştir: “keşke Galatasaray’a yenilseydik de son üç maçı kazansaydık.”

Hücum Sistemi Açılımı

Son günlerde bir açılım furyasıdır gidiyor. Galatasaray’ın savunma açılımından sonra bugün de Fenerbahçe’nin hücum açılımına şahit olduk. Sezon başından beri tek santrafor ve iki geri orta saha oyuncusuyla mücadele eden Fenerbahçe bugün 2 santrafor ve Alex (3 forvet), bunların arkasında da tek geri orta saha oyuncusu ile sahaya dizildi. Sonuç: Kasımpaşa’nın 10’dan fazla gol pozisyonu.

Fenerbahçe’yi en son 4-1 biten Kayserispor maçında Kadıköy’de bu denli aciz görmüştük ve o maçın da akılda kalan pozisyonları savunmanın arkasına atılan toplardı; tıpkı bugün olduğu gibi. Sarı lacivertli savunmada artık görevini tamamlamış R.Carlos, sağ kanata son 3-4 maçtır aksayan Gökhan ve Bilica’nın yokluğunda alarm üstüne alarm veren savunma göbeği gösteriyor ki bu takım rakibe çok alan bırakmayan kapalı bir savunma anlayışı ile mücadele etmek zorunda.

Kredi Tükendi

Artık rüya gibi başlayan ligde Fenerbahçe için deniz bitti. Bir zamanlar 12 puan geride olan Beşiktaş ile 8 puan fark atılan Bursaspor çoktan zirveye ortak oldu. Bu demek oluyor ki ilk haftaların kredisi sarı lacivertliler için sona erdi ve bundan sonraki puan kayıpları elde kalan son kale olan puan cetvelindeki görüntünün de kaybedilmesi anlamına gelebilir.

Yılmaz Vural

Yılmaz Hoca oyuncularını Fenerbahçe maçlarına hazırlamada hiç zorlanmıyor zira tecrübeli teknik adam Fenerbahçe'yi Rizespor’la, Antalyaspor’la ya da bugünkü gibi Kasımpaşa ile bu ligde çok kere mağlup etti. Bu durum teknik direktörlük kariyerinde bir türlü istediği yere gelemeyen Vural'ın kendini ispat etme çabasının bu tür maçlarda adeta tavan yaptığının da bir göstergesi aslında. Ancak İstanbul ekibindeki kısa sürede elde ettiği başarı göz önüne alındığında Yılmaz Vural’ın Kasımpaşa ile bundan önce hiç bir takım ile sağlayamadığı bir olumlu ilişkiye sahip olduğunu söylemek mümkün. İyi futbolculardan iyi bir takım yapmak iyi teknik direktörlük ise ilk altı haftada puan yüzü görmemiş futbolculardan artık kümede kalma tehlikesi bulunmayan bir takım yapmanın adını buyurun siz koyun.

İnsanlık İçin Küçük Beşiktaş İçin Büyük Bir Adım


Tamam, Beşiktaş sekiz çakılı oyuncusu ile oyunu çirkinleştirdi, 90 dakika boyunca kaleyi bulan tek topu gol oldu ve hemen hemen rakibinin ancak yarısı kadar topla oynadı. Bunların hepsi doğru ama bir doğru daha var ki o da fark yer denilen Beşiktaş Old Trafford’da İngiliz şampiyonunu dize getirdi.


Maç Başına Çeyrek Gol!


Hafta sonunda oynanan derbi öncesine kadar Beşiktaş’ın çok göz ardı edilen bir istatistiği vardı; takımın başarılı savunması. Zira Galatasaray maçını bir kenara bırakırsak siyah beyazlıların ligde oynadığı 12 maçta yediği gol sayısı sadece 3! Bir başka deyişle maç başına çeyrek gol. En son Fenerbahçe maçında hak ettiği değeri kazanan Beşiktaş’ın takım savunması Manchester United deplasmanında tescillenmiş oldu.


Önce Arif Sonra Boliç Şimdi de Tello


1993 yılında Arif’in Old Trafford’da uzaklardan çektiği şut ve topun rakibe çarparak ağlara gidişi hepimizin hafızalarında; tıpkı 96’da da Boliç’in aynı şekilde attığı gol gibi. Dün gece de Tello bu uzaktan şut ve rakipten sekme kervana katılarak sağ çaprazdan kaleci Foster’i avlamayı başardı; ne garip bir tesadüf.


Rüştü Reçber


Beşiktaş’ın savunma ağırlıklı oyunu kaleciler için hem iyi hem de kötü. Çünkü kalabalık savunma bir taraftan rakibin şut şansını en aza indirmek için mücadele ederken diğer taraftan oyunun büyük ölçüde Beşiktaş yarı alanında oynanması ister istemez kalecilere daha fazla yük bindiriyor. İşte burada Beşiktaş’ın file bekçileri için iki seçenek ortaya çıkıyor: Galatasaray maçında olduğu gibi yenilginin ya da dünkü gibi galibiyetin mimarlığı. Bu zaferin tecrübeli eldivenin ikinci Old Trafford zaferi olduğunu da belirtmek lazım.


Zaferin Anahtarı Mücadele


Eğri oturup doğru konuşalım, Beşiktaş ligimizin en iyi kadrosuna sahip takımı değil; geçen sene de değildi. Geçen sene siyah beyazlıları şampiyon yapan anahtar futbolcuların saha içerisinde üst düzey mücadelesiydi. Aynı şekilde Mustafa Denizli’nin öğrencilerinin bu sezonun ilk haftalarındaki kötü performansının en büyük nedeni konsantrasyon ve mücadele eksikliğiydi. Dün gece İbrahim’den İsmail’e kadar Beşiktaşlı oyuncuların pozisyonlardaki yüz ifadesi ne demek istediğimi çok net anlatıyordu.


Velhasılıkelam


Dün gece Beşiktaş, Old Trafford’da çıkıp Manchester’e fark atamayacağını biliyordu ama gol yemediği takdirde puan alacağını da. Bu nedenle Denizli en iyi bildiği şeyi yaptı ve Sunderland maçı haricinde sahasındaki tüm maçları kazanan ve 2 gol ortalamaya sahip olan İngiliz devini mağlup ederek tarihi bir sonuca imza attı. Bu galibiyetin Beşiktaş’a Avrupa mücadelesine devam şansı getirip getirmediğini CSKA maçından sonra göreceğiz ama şurası kesin ki hayat bu aralar siyah beyazlılara çok güzel.

27 Kasım 2009 Cuma

Korkak futbolun sonu

Maçtan yarın saat öncesine kadar maçı izlemek gibi bir niyetim yoktu. Taki kanalturkte spor haberlerini izleyinceye kadar o an maçın güzel olabileceği düşüncesi belirdi ve kardeşimle kalkıp maça 20 dakika kala izleyecek bir yer bulma ümidiyle evden çıkıp yenimahalle sokaklarında bir yer aramaya koyulduk. Kendimi bir anda evin yakınlarında bir kahvenin alt katın projeksiyondan maşı izlerken buldum. Maç başlamıştı 2. dakikaydı kadroyu tam göremedik çaylarımızı söyledik maçı izlemeye verdik kendimizi. Maçın 5. dakikasında kadro oluştu beynimde ve bu nasıl bir takım dedim kendi kendime 3 tane ön libero mehmet, mustafa ve barış sağda keita solda kewell ve tek forvet arda. Arda mı nasıl yani? ömer erdoğan ve zaponun ortasında arda tek başına. Sene başından beri düşündüğüm ve savunduğum tek şey şu ki galatasaray kanatları kullandığında maçı alamaması çok zor. Ama ardanın bu uzun savunmanın arasında galatasaray istediği kadar kanatları kullansa da bu maçı alması imkansızdı bu kadroyla 100 maç yapsalar galatasaray bir tanesini anca alır diye geçirdim içinden.
Bu nasıl bir kadrodur bu kadar korkak mı galatasaray. İlk başta nonda sakattır belki ondan yedektir diye düşündüm ama 2. yarı girdi oyuna sonra acaba kewell niye forvette değil dedim ama cevap bulamadım. Bu barış nedir yahu kimdir bu oyuncu neye yarar elle tutulur ne yaptı galatarasayda? Mustafa sarp ile mehmet topal maç boyunca hiçbirşey yapmadılar ne olumlu bir top kullandılar ne takımı çıkardılar hiçbirşey yapmadılar. Arda savunmanın arasında kayboldu sabri desen daha ilk yarıda geri koşamadı. Maçın 20 ve 35. dakikaları arasında bursaspor sol kanattan yani galatasarayın sağ kanadı sabrinin olduğu yerden hep pozisyon buldu. Hep diyoruz bu barselona ne kadar güzel top oynuyor. Neden çünkü ortasahada xavi olsun inesta olsun hep topun yanındalar. Alıyorlar veriyorlar adam eksiltiyorlar ve takımı hücuma çıkarıyorlar. Tabi ki galatasaraydan öyle bir top beklemiyoruz ama bu mehmet ile mustafa topun yanına bile gelmiyorlar sonra gökhanla servet allaha emanet şişiriyorlar. Tamam ilerde uzun bir adamın olur ama oda yokki şişirsen ne olur ömer ile zapo karşılar gider.
Koskoca 90 dakikada galatasaray bir pozisyon bulamadı yok yani düşünüyorum aklıma gelmiyor. bir tane var oda barışın ön direkten dışarı attığı top. onun dışından hiç birşey yok.
Maçın daha 5. dakikasında galatasarayın bu maçı kazanamayacağı belliydi. Neeskens kenarda ne kadar debelensede bağırda futbolculara söylense de bu korkak takımla bu işin olmayacağı başından belliydi.
Galatasaray 2 haftadır kötü bakalım bu kötü gidişatın sonu ne olacak?

25 Kasım 2009 Çarşamba

Siz çocuk mu kandırıyorsunuz?

Koskoca Galatasarayın bu duruma düşeceği hiç aklıma gelmezdi. Sen galasataraysın böyle şeylere ihtiyacın var mı? Galatasaray basketbol takımı cemal nalgasız yapamaz mı anlam veremiyorum?

Bu adam Dinoma Zagreb maçında 5 maç ceza almış sen gidiyosun oynamayarak cezasının bir bölümünü tamamladığını öne sürerek Cemal Nalga'nın, ENBW Ludwigsburg ve Deutsche Bank Skyliners maçlarında Tufan Ersöz'ün 7 numaralı formasıyla oynatıyosun ve bu durumun kimse tarafından farkedilemiceğini düşünüyosun. Böyle bir mantık var mı? Valla akıl sır ermiyor. Ve sonrasında herşey çorap söküğü gibi geldi. Spor dünyasına bu olay bomba gibi düştü. İlk önce teknik kadro gitti .Okan Çevik, Koray Mincizozlu ve Cengiz Karadağ'ın kulüple ilişkileri kesilmiş oldu. Yönetim daha sonra bir açıklama yayınladı ve kamuoyundan özür diledi. Galatasaray gibi takım bu duruma düşer mi? Bu şekilde bir olay Türkiye Basketbol tarihinde gerçekleşmemiş.

Ve Yiğit Şardan istifa etti bu adam galatasaray yöneticileri arasında yönetimi insanlık ve çalışmaları açısından en beğendiğim adamdı ancak bir başkanın böyle bir durumdan haber iolmuyorsa söyleyecek bir şey bulamıyorum. Yöneticiler birer birer kamuoyundan özür dilemeye başladılar. Spor ahlakından bahsediyorlar fakat yaptıkları olay hakkında yorumları size bırakıyorum. Ben galatsaray taraftarıyım ama bu olaydan sonra taraftarlığımdan utandım. Atatürk'ün sporcular hakkında söyledikleri aklıma geldi ama bu olay Galatasaray gibi bir camianın bu söz üzerine yaptığı bu davranış çok yazık be çok yazık.

Federasyon cezaları açıkladı ve sonuç ortada Takım puanını -4 e getirdiler 24 maç ve galatsarayın ligde kalması için 24 maçtan 20sini kazanması gerekiyor. Sporculara ve yönetime cezalar ve aşağıdaki gibi. Ceza lig bunlar önemli değil ancak Galatasaray bu prestij kaybını nasıl telefai edicek bunu düşünsün.

İstifa eden Galatasaray Basketbol Şube Sorumlusu Yiğit Şardan, 6 ay men ve 10 bin TL;
Takım arkadaşının formasını giyen Cemal Nalga, 2 yıl men ve 10 bin TL;
Cemal'in formasını giydiği Tufan Ersöz, 4 ay men ve 5 bin TL;
Görevden alınan Galatasaray Antrenörü Okan Çevik, 3 yıl men ve 10 bin TL;
Görevden alınan Galatasaray Yardımcı Antrenörü Cengiz Karadağ, 1 yıl men ve 5 bin TL;
Görevden alınan Galatasaray İdari Menajeri Mert Uyguç, 2 yıl, 10 bin TL;
Görevden alınan Galatasaray Teknik Danışmanı Koray Mincinozlu, 2 yıl ve 5 bin TL;
Hâlen Galatasaray Genel Menajeri olan Ali Türsan, 6 ay men ve 5 bin TL ceza aldı.

24 Kasım 2009 Salı

ŞL 3-4 Sistem Kuponu

BAYERN - MACCABI HAIFA (1h) X 3,60
MANCHESTER UTD - BEŞİKTAŞ TG 4-6 2,40
MILAN - MARSİLYA (1h) 1 3,30
REAL MADRID - ZURIH Altı 3,40
Toplam Oran:222,15

ŞL İdeal Kupon

Manchester Utd-Beşiktaş 1/1 1,60
R.Madrid-Zurih 1/1 1,30
Toplam Oran:2,08

Bilet Paraları Wigan'dan


Bu haftanın hiç şüphesiz en ilgi çekici skoru İngiltere Premier Lig’deki Tottenham Hotspur-Wigan karşılaşmasından geldi. Rakibi karşısında darmadağın olan ve sahadan 9-1 gibi tarihi bir skorla yenik ayrılan Wiganlı oyuncular kendilerini taraftarlarına affettirmek için pazar günü White Hart Lane Stadı’na gelen taraftarlarının bilet paralarını kendilerine iade etmeye hazırlanıyor.


Skoru, gollerin dakikaları ve tabi ki 90 dakikaya tam 5 gol sığdırmayı başaran Jermain Defoe'nun müthiş performansıyla çoktan unutulmazlar arasındaki yerini alan karşılaşmanın bir diğer enteresan yanı ise üçüncü haftada Manchester United’a 5, altıncı haftada ise Arsenal’e 4 farklı yenilen Wigan’ın savunma mefhumunun olmadığının artık kanıtlanmış olması.

İlk Yarı Hocası Martinez


Roberto Martinez, Wigan’ın bu sene takımın başına getirdiği İspanyol teknik adam. Daha doğrusu “şanssız İspanyol teknik adam”. Çünkü sanıyorum bir teknik direktör ne denli yanlışlar içinde olsa da 40 dakikada 8 gol yiyecek kadar oyunu rayından çıkaramaz, bunu istese de başaramaz. Fakat bu yenilgi sonrası, insanlara lakap takmayı çok seven İngilizler Martinez’e “ilk yarı hocası” gibi bir unvan verirse de şaşırmamak lazım zira sadece bu maçta değil Manchester United maçında da ikinci yarıda Wigan kalesinde tam 5 gol görmüştü.


Bizde Olsa…

Bir an için hafta sonunda Ankaragücü’nün Eskişehirspor’a ya da Diyarbakırspor’un Kayserispor’a 9-1 yenildiğini düşünelim. Sizce ne gibi gelişmeler olurdu? Muhtemelen yenilen takımın futbolcuları geceyi kulüp binasında ve yoğun güvenlik önlemleri altında geçirir, teknik direktör ve ekibi maç sonunda istifa eder, meşhur televizyon programlarımızda şikeden hakem atamalarına kadar futbol dışı ne varsa tartışılır ve komplo teorileri birbiri ile yarışırdı.

Hâlbuki futbolun icat edildiği ülkede insanlar 9-1’in de diğerleri gibi bir yenilgi olduğunun çoktan farkında ve tepkilerin de özürlerin de futbola dair unsurlarla olması gerektiğini çok iyi biliyorlar. Umarım bunu bir gün biz de anlarız.

21 Kasım 2009 Cumartesi

Alex Masumdur!


Bugün kimsenin Alex’i eleştirmeye hakkı yok. Zira Brezilyalı yıldızı bundan önce takımına kazandırdığı onlarca puan için yere göğe sığdıramazken kötü oynadığı bir maçtan sonra tartışmak abesle iştigaldir. Bir futbolcudan her maç aynı performansı bekleyemezsiniz, bu futbolcunun adı Alex olsa bile.

Burada kabahatin büyüğü liglerimizdeki en yüksek bütçeli takım olan Fenerbahçe’nin ve bu takımın teknik patronu Daum’un bu olasılığı hesaba katmamış olması ya da moda tabirle “B planı”nın olmaması. Buradan Christoph Daum’a işini öğretecek değilim ama maçın ilk dakikalarından itibaren görüldü ve ilk yarı sonunda da kesinlikle anlaşıldı ki Alex ile birebir oynayan Fink bu oyuncuya göz açtırmıyor ve açtırmaycak. O halde bir hamle gerekmez mi?

Denizli Faktörü
Her derbi maçı bir nevi finaldir. Kazandığınız takdirde 3 değil 6 puan kandığınız bu müsabakaları teknik direktörler de aynen bu şekilde görüyor. Bu nedenle derbilerde takımınızı iyi hazırlamanın yanı sıra rakibi de çok iyi analiz etmeniz gerekiyor; tıpkı bugün Denizli’nin yaptığı gibi. Mustafa Denizli Fenerbahçe ile ilgili iki saptamayı çok iyi yapmış:
Fenerbahçe iyi anî akın yapabilen bir savunma takımı, o yüzden kalabalık hücum edip savunmayı zor durumda bırakmamak gerekir,
Alex’i durdurulduğu takdirde Fenerbahçe hücum gücünün yarıdan fazlasını kaybediyor.
Bu iki anahtar nokta siyah beyazlılara yıllar sonra bir Fenerbahçe galibiyeti getirdi; hem de 3 farkla.

Maçın adamı İbrahim Değil Fink

Bugün siyah beyazlılarda öne çıkan isimlerin başında İ.Üzülmez’in geldiği düşünülebilir ancak ilk yarıdaki hataları ve golün pasını bilinçli vermemesi nedeniyle ona bu unvanı vermek doğru değil.

Bugün maçın adamı müthiş bir gol atan değil Fenerbahçe’nin can damarı olan Alex’i birebir markaj altında tutarken müthiş bir gol atan Fink’tir. Zira Alman futbolcunun bu golü ve etkili baskısı olmasa karşılıklı ataklarla giden maçta her geçen dakika Beşiktaş’ı sıkıntıya sokacak, belki de siyah beyazlılar galibiyet için yüklenirken golü kalelerinde göreceklerdi.

Futbol Bir Bilim Dalı Değil

Önce Galatasaray Beşiktaş’ı 3 golle mağlup etti. Sonra Fenerbahçe Galatasaray’ı. Bu sonuçlardan sonra bugün Fenerbahçe Beşiktaş’a bırakın 6 gol atmayı, aynı tarifeyle, 3 golle boyun eğiyorsa bu futbolda suyun her zaman 100 derecede kaynamadığının kanıtıdır.

Kâzım Takımına Zarar Veriyor


Kâzım Kâzım futbolcu olmasa muhtemelen bir rap şarkıcısı ya da eğlence ve dansa düşkün bir Amerikalı olurdu. Bu futbolcu zaman zaman profesyonel futbolculuk hayatında da bu tip hareketlerde bulunuyor ve disiplinsizliğiyle çok dikkat çekiyor. Her ne kadar zaman zaman olumlu işler yapsa da ne zaman ne yapacağı kestirilemeyen Kâzım’ın takımına zararı yararından daha fazla.

Beşiktaş Hak Etti


Neticede belki skor maçın aynası olmadı ama Beşiktaş’ın bugün kendisine oranla isteksiz olan rakibi karşısında maçı hak ederek ve dersine iyi çalışarak kazandığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu galibiyetin 3 puan ve siyah beyazlıların tekrar yarışta olduklarını göstermesinin yanı sıra yönetim kurulu üzerindeki baskıyı da azaltması yönünden de büyük önem taşıdığı aşikâr. Yalnız bu son durumun uzun vadede Beşiktaş’a yarar mı yoksa zarar mı getireceği tartışma konusu.

Bir Eleştiri de Kazanana

Bir takımın 3-0 kazanması hatta bu maçın bir derbi olması o takımın eleştirilmeyeceği anlamına gelmez. Dolayısıyla Beşiktaş bu sene bir maçta ilk kez üç gol birden atmayı başarsa da bu gollerin sadece birinin organize atağa dayanması siyah beyazlıların gol bulmada yaşadığı problemlerin hala devam ettiğini gösteriyor.

17 Kasım 2009 Salı

Dünya Kupası Elemeleri Sistem Kuponu

Polonya- Kanada(1h) 1 2,90
Almanya-Fil Dişi Sahiller (1h) 1 2,90
B.Hersek-Potekiz 1 2,50
Slovenya-Rusya üst 1,95

Olası kazanç:106,70

Spor Kavga ve Küfürdür


Hani derler ya saha içinde olan saha içinde kalır diye, gerçekten öyle. Bizim ülkemizde bu saha ve salonlar nasıl kutsal alanlarsa, herhangi bir yerde yapıldığı takdirde hapis cezasına kadar uzanan yaptırımları olan güvenlik görevlisine saldırmalar, birbirleriyle kavga etmeler ya da etrafa taş atmalar o büyülü atmosfer içinde tamamen cezasız karşılanıyor.


Olay çıkaranlar mutlaka ifşa edilmelidir çünkü ancak bu şekilde cezayı suçsuzların alması engellenir ve kendini bilmeyen nasipsizler de yaptıklarının yanına kar kalmadığını görür.Nasıl, bir insan bir sporcuya bırakın yaklaşmayı ona yumruk atmaya yeltenebilir? Olaylar bu raddeye gelmişken binlerce sporcu ve yönetici neyin mücadelesini veriyor?


Bugün ülke olarak sporumuzun birinci eksikliği tahmmül ve saygıdır. Elbette bu dumanlı havayı seven kurt yöneticilerin de sağ duyudan uzak ve yangına körükle giden açıklamaları herkesi bu sorunların ortadan kalkması ile ilgili ciddi şüphelere sevk ediyor.Cezalar elbette gerekli ancak bu çirkinliklerin sporumuzdan tamamen çıkması için en önemli gayreti sporcu ve yöneticilerin göstermesi gerekiyor. Bu kavga-dövüş ancak Can Bartu ya da rahmetli Metin Oktay gibi futbolcular ve Süleyman Seba gibi başkanlarla ortadan kalkabilir.

12 Kasım 2009 Perşembe

U17 milli Takımından büyük başarı


U17 milli takımı FIFA U 17 dünya kupasında mükemmel bir performans sergiledi. Çeyrek finale kadar yükseldi ancak çeyrek final maçında penaltılarda Kolombiya'ya elenerek dünya kupasına veda etti. Nijerya'nın Bauchi kentinde Abubakar Tafawa Balewa stadında oynandı maç. Maçı canlı izlemiştim aslında alacağımız ve yarı finale yükseleceğimiz bir maçtı ama şansızlık işte. Millilerimiz, çeyrek final vizesini 2. turda Birleşik Arap Emirlikleri'ni 2-0 yenerek elde etti. Ay yıldızlı ekibimiz 2. tura ise Burkina Faso'yu 1-0, Kosta Rika'yı 4-1 mağlup edip, Yeni Zelanda ile ise 1-1 berabere kalarak grup birincisi olarak çıkmıştı. Millilerimiz maça Deniz Mehmet, Okan Alkan, Furkan Şeker, Sezer Özmen, Onur Karakabak, Orhan Gülle, Kamil Çörekçi, Engin Bekdemir, Enes Baykan, Muhammet Demir ve Ömer Ali Şahiner ilk 11'i ile çıktı. Maça baskılı başladık ve ilk dakikalarda gol pozisyonları vardı. Maçın 20. dakikasında kazandığımız bir serbest vuruş sonrasında Muhammet Demir'in kafa golüyle öne geçtik. İlk yarının sonuna kadar 3-4 tane yüzde yüzlük gol kaçırdık bence. İkinci yarıda baskılı oyunumuz devam etti. Ancak maçın sonunsa şansız bir golle beraberliğe mahkum olduk. Uzatmalarda ufuk ve Muhammet'in 2 pozisyonu vardı ancak galibiyet golüne ulaşamadık. ve uzatmalarda berabbere sonuçlandı. Furkanın kaçırdığı penaltı sonrasında çeyrek finalde dünya kupasına veda ettik. Ama bu çocuklar iş yapar. İnşallah bu çocuklara takımlarında forma şansı verilirde Türk futboluna yeni yetenekler kazanmış olur.


Saygılar.

6 Kasım 2009 Cuma

Fener'de İşler Yolunda

Sarı lacivertliler maça oldukça istekli başladı ve Andre Santos'un klas golüyle skor avantajı da yakalandı ancak bugün geçmiş maçlara oranla rakibine daha fazla pozisyon şansı veren temsilcimizin bu tutumu ilk yarı sonunda eşitlikle girilen soyunma odasından ikinci yarı için tereddütle çıkılmasına neden oldu.

Bugün Fenerbahçe kalesinde gerçekten de çok etkili Steua atakları gördük ki bu durum sarı lacivertlilerin alışık olduğu savunma ağırlıklı oyun sisteminden bu maç için uzaklaşmış olmasının bir sonucuydu. Zira genellikle savunmaya yardımcı olmalarına alıştığımız Emre ve Baroni'nin bugün çok sık ileri çıkıp takımın hücum gücüne katkıda bulunmaları takım savunmasını da aynı oranda sekteye uğrattı. Tabi bu noktada akillara şu gelebilir "maç Kadıköy'de, rakip Steua Bükreş; bu maçta da mı Daum savunma oynatacak?"

Daum'un bu maçta takımına savunma oynatmak istemediği hem Vederson'un yerine Andre Santos'u oynatmasından hem de az önce söylediğim gibi Emre-Cristian ikilisinin çok sık ileriye çıkmasından belli oluyordu. Bu sistem Fenerbahçe'nin sıkıcı futbolunun göze çok daha hoş gelmesini sağlıyor fakat Daum'un bu tercihini bundan sonra her maçta kullanması sarı lacivertlilerin oturmuş sistemi üzerinde olumsuz etki yaratabilir. Ancak Alman teknik adamın böyle bir düşünceye sahip olduğunu hiç sanmıyorum; bu taktik iç sahada ve nispeten kolay rakiplere karşı uygulanacaktır.

Alex De Souza

Bugün sahada yine iyi oynamayı bir tarafa bırakın asisti ve yüzde yüz kendi çabasıyla attığı golle skoru değiştiren bir Alex vardı. Gün geçtikçe formunu üst düzeye çıkaran Brezilyalı oyuncu artık Fenerbahçe'nin 1 numaralı olmazsa olmazı haline geldi. Elbette bir takımın bir futbolcuya bu denli bağımlı olması ya da bir futbolcunun bu denli sivrilmesi takım oyunu adına olumlu bir özellik değil ama Fenerbahçe kaptanı bu formunu sürdürdüğü sürece bu durumdan kimsenin şikâyeti olmayacaktır.

Avrupa’daki 200. Gol

Bu maçın önemli bir özelliği de Fenerbahçe'nin maçtan önce Avrupa kupalarında rakip filelere 198 gol bırakmış ve dolayısıyla 200 gole çok yaklaşmış olmasıydı; 200. gol şerefine nail olmak sarı lacivertlilerin yeni transferi Bilica'ya nasip oldu. Neticede bugün Fenerbahçe geçmiş maçların aksine hem müspet hem de menfi anlamda bol pozisyonlu bir maç izlettirdi taraftarlarına. Alınan bu galibiyetle gruptan çıkmayı büyük ölçüde garantilerken yaklaşan derbi öncesi de moral depolamış oldu.

5 Kasım 2009 Perşembe

UEFA AL İdeal

Anderlecht - Timisoara 1 1,30
D.Bükreş - Galatasaray 2 1,85
Roma - Fulham 1 1,50
Hamburg - Celtic 1 1,35

Toplam Oran: 4,87

herkese bol şans.

UEFA Avrupa Ligi 3-4 sistem kuponu.

DINAMO BÜKREŞ - GALATASARAY X 3,20
GENOA - LILLE X 3,10
ROMA - FULHAM(1h) X 3,30
EVERTON - BENFICA 1 2,10

Olası kazanç: 165,97

4 Kasım 2009 Çarşamba

Para burda!

Banko kupon

1. Lyon - Liverpool 2.4504.11.2009 21:45 Bahisiniz:1
2. Dinamo Kiev - Inter 2.3004.11.2009 21:45 Bahisiniz:2
3. Sevilla - VfB Stuttgart 1.4704.11.2009 21:45 Bahisiniz:1

ŞL Sistem Kuponu

ARSENAL - ALKMAAR alt 2,50

RUBIN KAZAN - BARCELONA alt 2,05

LYON - LIVERPOOL 2 2,40

STANDARD LIEGE - OLYMPIAKOS X 3,00

Olası kazanç 97,34

ŞL İdeal Kupon

Rubin Kazan (h1)- Barcelona 1X 1.48
D.Kiev - Inter 2 1.75
Sevilla - Stuttgart (1h) X2 1.48
S.Liege - Olympiacos X2 1.52

Toplam Oran: 5,83

Sömürge Futbolu


İstanbul yağmurluydu bu akşam.
İnönü Stadı ve çevresinde iyiden iyiye gelişini hissettiren kışı aratmayacak bir hava, küçük ama aralıksız düşen yağmur taneleri ve denizin soğuğuyla birleşip keskin bir bıçak haline elen rüzgâr vardı ama bunların hiç birisi Beşiktaşlıları rahatsız etmedi, sahadaki beyaz formalı oyuncular kadar.
Tüm bu zor şartlara karşın bugün İnönü’de Beşiktaşlıların içini ısıtan bir şey vardı: umut.
Ancak maçın başlama düdüğü ile birlikte saldıracağını düşündüğümüz kara kartalın etkisiz oyunu gösterdi ki o umut sadece stadın tribünlerinde kalmış ve sahaya inip futbolculara sirayet edememişti.
Acaba Mustafa Denizli haklı mıydı geçen seneki şampiyonluktan sonra takımdan ayrılmayı istemekle. Acaba işlerin bu raddeye geleceğinden bir şekilde şüphelendi mi? Peki bu denli isabetli öngörüleri olan Denizli nasıl oluyor da takımı tam anlamıyla bir "kısır döngü"nün içine girmişken onu bu çıkmazdan çekip çıkartamıyor? Beşiktaş'ın durumu tam bir kısır döngü zira siyah beyazlıların son 9 maçta attığı gol sayısı sadece 8. Elbette Denizli futbolo hepimizden iyi biliyor ama bu durumda insan merak ediyor: acaba futbolda yeni bir uygulama mı getirildi? Pozisyona girmeden gol atılır, gol atmadan maç kazanılır diye?
Afrikalıların beyaz emperyalistler için ne dediklerini bilirsiniz: Önce bizim topraklarımız vardı onların da elinde kitaplar,
Sonra bizim kitaplarımız oldu onların ise toprakları.
Bu akşam da Beşiktaş’ın umudu vardı Wolfsburg’un ise tereddütleri.
Şimdi Wolfsburg’un umutları var Beşiktaş’ın ise hiçbir şeyi.

3 Kasım 2009 Salı

Ne olucak bu Beşiktaş'ın hali?

Böle maç olur mu ya?Mustafa denizli 5 pastan sonra hatalı pas yapmayı futbol zannediyo sanırım. Anlamadığım şey adamlar 5-6 güzel pas yapıyorlar sonra saçma sapan bir yere pas ve pozisyon veriyorlar. Pas Pas Pas nereye kadar bu şut yok bir orta yok verkaç araya pas yok. Beşiktaşın gol atması için top birinin götüne başına çarpıcak öle gol olucak başka birşey yok.
Ya lige bakıyorum 11 maç oynamışlar topu topu 11 gol atmışlar maç başına 1 gol yani. Buna karşın galatasaray ligde 28 gol atmış fenerbahçe ise 22. Bu durumda beşiktaş ne bekleyebilirsin ki.
Şampiyonlar ligine bakıyosun tamam zor grup ama yani 3 maçta 1 gol mu atılır ya. Sonra taraftar yönetim istifa dediği zaman yıldırım demirören taraftara savaş açıyor. Diyor ki grupları temizlicez. Wolfsburg maçını izliyorum bu taraftar grup falan değil ki herkes bir ağızdan yönetim istifa diyor.


Şampiyonlar liginin en az şut çeken takımı hangisi beşiktaş en az gol atan takımı hangisi beşiktaş artık mustafa denizli değiştirmesi lazım bazı şeyleri. Keşke beşiktaş boboyu satsaydı o zaman bazı şeyler daha farklı olabilirdi diye düşünüyorum. Geçen sezona bakıyosun bobo nobre holosko üçlüsü toplamda 31 gol bulmuşlar ve beşiktaş sezon sonunda toplam 60 gol atmış. Bu sezon bu üçlüye tabatayıda ekliyorum toplamda 3 gol. Beşiktaşın bu durumdan utanması lazım. İşte diyorum ya en azından bobo gitseydi hem biraz para gelirdi hemde daha ii bir golcü gelir ve belki beşiktaş bu durumda olmazdı. Beşiktaşın bu sene en ii tranferi ferrari eğer bu defans olmasaydı beşiktaşın ligdeki yeri bundan daha kötü olabilirdir. Ligde 4. sırda olmasının tek nedeni 6 gol yemesidir. Aslına bakarsanız forvetlere de çok fazla kızmamak lazım sen orta sahada oyunu kuramazsan topu kanatlara yayamazsan forvete top ulaştıramazsan forvetlerden gol bekleyemezsin. Sene başında milyon eurolar dökerek tabata diye bir futbolcu alıyosun 11 lig maçı 4 şampiyonlar ligi maçı adamın beşiktaşa hiçbir katkısı yok. Maçın kaderini değiştirecek oyuncu diye alıyosun topu topu bir golü var asisti var mı hatırlamıyorum. Değermiydi bu kadar para vermeye bu transferi yapmaya bilmiyorum.
Sen geçen seneyi çifte kupayla kapatıyosun bu sene sürünüyosun ya. Beşiktaşın maçı hiç zevk vermiyor star bence beşiktaş maçları yerine başka maç yayınlasın.
Yine hüsran yine hüsran adamlar 10 dakikada 3 ledi beşiktaşı taraftar çıldırdı beşiktaşlılar yine başları önde sahadan ayrıldı.

Basketbolda neler oluyor? Efes-Fener


Bugünlerde anlamadım olaylar dönüyor basketbol camiasında. 2009 senesinin sonuna gidiyoruz Fenerbahçe ülker efes pilsen serisi kazanan lig şampiyonu olacak. Seri başladı ilk 2 maçı fenerbahçe ülker rahat bir oyunla kazanarak şampiyonluk yolunda büyük bir avantaj sağlamıştı. Ancak efes pilsen geri döndü ve abdi ipekçideki 2 maçı alarak durumu 2-2 ye getirdi. 5. maçı daha dün gibi hatırlıyorum efes son dakikalarda maçı almıştı ve maçtan sonra bir sürü olay çıkmıştı. Rasim hakem masasına tekme atmıştı mirsad olayların içindeydi. Daha dün gibi gözlerimin önünde.


Ve son karşılaşma tarih 18 Haziran 2009 yer abdi ipekçi Efes Pilsen maçı 79-76 almıştı ve olan oldu. Taraftarlar sahaya girmişti bir anda yedek klübesinin önü ana bana günü olmuştu. Kerem gönlümün ona tekme atmaya çalışan bir taraftara attığı yumrukla adamın yere düşü geldi şimdi aklıma. Ne maçtı ama maçtan sonra soyunma odalarının önünde kargaşa her yerde küfürler kavgalar. Daha sonra polis salonu boşaltmış ve efes pilsen şampiyonluğunu avuçiçi kadar taraftara karşı kutlamıştı ve kupayı kaldırmıştı.

Son bir kaç gündür gazetelerde bu maç ve mirsad hakkında açıklamalar yapılıyor. Fenerbahçe ülkerli yöneticiler efes pilsenin üzerine geliyor. Birde Kerem Gönlüm dopingli çıktıktan sonra eleştiriler ayyuka çıktı.

Acaba söylenenler doğru mu? Mirsad efes pilsene imza attığı için mi 5.maçta bilerek kasti faul yaptı? acaba bu sebepten mi bu sene daha hiçbir maçta oynamadı?

Valla merak ediyorum ama öğrenebileceğimi zannetmiyorum.